Acronis Universal Restore

Acronis Universal Restore
Bildiğiniz gibi biz bilgi işlemcilerin en önemli işlerinden biri hatta bence en önemlisi yedek almak ve gerektiği zaman bu yedekten en kısa sürede geri dönerek şirket işlerinin devamlılığını sağlamaktır. Birçok firma bunun için yazılımlar geliştirmiş ve geliştirmektedir. Acronis, BrightStor ARCserve, Symantec Backıp Exec vs gibi programlar bu konuda hayatımızı büyük ölçüde kolaylaştırmaktadır. Yedekleme konusunda benim favorim Acronis… Neden mi? Şimdi size nedenlerimden birini anlatacağım ve birlikte kullanabileceğimiz bir özelliği daha göreceğiz.
Daha önce yayınlanan Acronis True Image Echo ile Sanallaştırma makalemde P2V yaparak sanallaştırmayı adım adım gerçekleştirmiştik. Şimdiyse bir donanımdan farklı bir donanıma yedekten dönmeyi yani P2P veya V2P’yi nasıl yapabileceğimizi göreceğiz. Yedekten farklı bir donanıma Acronis Universal Restore ile geri dönebiliriz.
Acronis True Image Echo Enterprise Server aldığınız zaman Universal Restore özelliği gelmemektedir. Bu özelliği kullanabilmek için ayrıca Acronis Universal Restore modülünü veya ürünü alırken ikisi bir arada bundle paket olan Power Edition almanız gerekmektedir. Lisanslamaları ayrı ayrı yapıldığından istediğiniz kadar sunucu için bu özelliği alabilirsiniz.
Benim senaryomda etki alanı sunucumuz Hp ProLiant ML350 G5 üstündedir ve her gece Acronis True Image Echo Enterprise Server with Acronis Universal Restore’yla sistemin tam yedeğini aldığımız yönünde ilerlemektedir. Günlerden bir gün sunucumuzda bir sorun çıkar ve bizim yedeğimizden etki alanı sunucumuzu IBM System x3650 üstüne yeniden kurmamız gerekmektedir. Bunun için klasik yöntemi yapıp normal kurulumları yaptıktan sonra systemstate’den dönmeyi düşünebiliriz ama denediğimizde bize güzel mavi bir ekran göründükten sonra sistem tekrar başlatacaktır. Hayal kırıklığıyla systemstate’in aynı donanımdan başka bir donanıma dönmemize olanak sağlamadığını hatırladığımızda değerli saatlerimiz çoktan geçmiş olacaktır. Peki Acronis ile bunu nasıl yapacağız adım adım görelim.
Acronis’i kurduktan hemen sonra kendinize bir bootable cd oluşturmayı ihmal etmeyin. Eğer hazırlamadıysanız o zaman hemen hazırlayalım çünkü zaman geçiyor ve server’ı ayağa kaldırmadığımız her dakika şirkete zarar olarak yazılıyor. Başınızda duran patronunuzun sizde oluşturduğu stresi ve baş ağrısını saymıyorum bile…

resim1
Resim – 1
Acronis Universal Restore için oluşturacağımız bootable cd’yi ancak Acronis True Image Echo Power Edition sahibiyseniz yapabilirsiniz. Bootable cd oluşturmaya Creat Bootable Rescue Media’yı tıklayarak başlıyoruz.

resim2
Resim – 2
Welcome to Media Builder wizard bizi karşılıyor. Next ile ilerliyoruz.


Resim – 3
Rescue Media Contents Selection’da gördüğünüz gibi cd’ye hangi Acronis True Image Echo Enterprise Server versiyonunu yükleyeceğimiz soruluyor. Gördüğünüz gibi bir Full versiyon birde Safe versiyon görünüyor bunlar arasındaki fark Full versiyonda network desteği gibi özelliklerle birlikte başlatıyorsunuz Acronis’i ama Safe versiyondaysa sistem minimum sistem gereçleriyle açılmaktadır.
Acronis Bootable Agent’ıda yükerseniz network üstündeki bir kaynaktan geri yükleme yapabilirsiniz. Ben taşınabilir disk üstünden yükleme yapacağım için cd’nin içine bootable agent’ı yüklemiyorum.
Acronis True Image Echo Enterprise Server’ın hepsini işaretleyip ilerliyorum.

resim4
Resim – 4
Bootable Media Selection’a geldiğinizde Acronis’in yine size bol seçenekli bir menü sunduğunu söylemek mümkün. Bootable media’nızı cd, iso image, removable drive veya ris server seçeneklerinden birini seçerek oluşturabilirsiniz. Biz cd’den açılış yapacağımız için CD-RW Drive ile devam ediyoruz.

resim5
Resim – 5
Bootable media oluşturma işlemini Proceed’ tıklayarak başlatıyoruz. Kısa bir süreden sonra açılış cd’miz hazırlanmış oluyor.
Şimdi sıra ikinci faza geldi yani sunucumuzu yeni yuvasına taşımaya başlayabiliriz. Ben aldığım yedeği ve yeni donanımın işletim sistemine uygun sürücüleri taşınabilir diske kaydettim. Ve geri yükleme işlemini oradan yapacağım.

resim6
Resim – 6
İlk olarak serverımızın raid yapısını oluşturmayı unutmamalıyız. Daha sonra cd yuvasına bootable cd’yi yerleştirip sunucuyu Acronis’ten başlatıyoruz.

resim7
Resim – 7
Bize hangi Acronis versiyonu ile başlatacağımızı soruyor. Ben Universal Restore’un Full verisyonu ile başlatıyorum eğer bunu seçer ve başlamazsa Safe versiyonu deneyebiliriz. Aşağıdaki yazıda cd’nin usb, pc card ve Scsi hard disklerin sürücülerine sahip olduğunu yazıyor.

resim8
Resim – 8
Hiç de yabancı olmadığımız Acronis arayüzü açılıyor ve geri yükleme için Recovery ile devam ediyoruz.

resim9
Resim – 9
Welcome to the Restore Data Wizard! bizi heyecanlı bir şekilde benim sıram geldi mi diyerek karşılıyor. Hemen next diyerek ilerliyoruz.

resim10
Resim – 10
Yedeğimizi gösteriyoruz ve next ile devam ediyoruz.

resim11
Resim – 11
Restoration Type Selection’a geldiğimizde neyi geri yüklemek istediğimizi soruyor. Universal restore yapacağımız için Restore disks or partitions seçeneğiyle devam ediyoruz.

resim12
Resim – 12

Bende tek disk ve tek partition var sizde daha fazla disk veya partition olabilir. Hangilerini geri yükleyeceğimizi seçip ilerliyoruz.

resim13
Resim – 13

Hangi diske kurulum yapmak istiyorsak seçip ilerliyoruz.

resim14
Resim – 14

Eğer eski serverın disk alanı daha dar veya daha geniş olsaydı Acronis partitionların yeni boyutlarını ayarlamamız için başka bir ekran daha açacaktı. Bizim diskimizin boyutu aynı olduğu için Non-empty Destination Hard Disk Drive ile devam ediyoruz. Üstüne yazmak istediğimiz diskte veri olduğunu ve bunları silmek isteyip istemediğimizi soruyor. Yes ile devam ediyoruz.

resim15
Resim – 15
Next Selection ekranında başka disk veya partition restore edip etmeyeceğimizi soruyor. Eğer evet derseniz başka disk veya partitionları restore edebilmeniz için sizi Partition or Disk to Restore ekranına geri getirecek ve başka diskler veya partitionlar için yaptığımız işlemleri yaptıracaktır. Hayır diyip devam ediyoruz.

resim16
Resim – 16
Acronis buraya kadar hiçbir yerde size nasıl backup alacağınızı ve nasıl geri yükleyeceğinizi sormamıştı. Acronis’te tek image vardır. Universal Restore için ayrıca bir yedek, sanallaştırma için ayrı bir yedek alma seçeneği yoktur. Olmaması da bizi fazla iş yükünden ve fazla alandan kurtarmıyor mu sizce? Biz Universal Restore kullanacağımızı belirtip next ile bir sonraki adıma geçiyoruz.

resim17
Resim – 17
Specifying Mass Storage Drivers ekranında iki şık karşımıza çıkıyor. Bunlardan birincisi Do not install specified drivers eğer bunu seçersek yedeğinizdeki mevcut sürücülerin hiçbirini yüklemeyecek ve Windows açıldıktan sonra normal sürücü yüklemelerimizi yapacağız.

resim18
Resim – 18
Install the following drivers seçersek bize elimizdeki sürücüleri göstermemizi isteyecek ve bunlardan uygun olanları geri yüklemede yükleyecektir. Add diyip elimizde bulunan sürücüleri yükleme bilgilerini içinde bulunduran *.inf dosyalarını ekliyoruz. Siz bir *.inf dosyasını eklediğinizde birçok driver bilgisi gelecektir. Acronis onların içinden uygun olanını yükler eğer uygun olanını bulamazsa ya sizden göstermenizi ister ya da Windows açılışından sonra yüklemeniz için pas geçer.

resim19
Resim – 19

Restoration Options’daki Specifying Mass Storage Drivers kısmınıysa bir önceki ekranda otomatik arama bulma yöntemiyle uygun sürücüleri bulup yükleme işlemi başarısız olursa kullanabileceğimiz bir bölüm. Dolayısıyla bu bölüm ilk seferinde başarısız bir geri dönme işlemi olmuşsa kullanılabilecek alternatif bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor. Bu bölümü de ilk denemede seçersek bizim manual olarak belirlediğimiz sürücülerin her zaman önceliği olur ama sorun olan bir durumda Acronis bize uygun ve gerekli uyarıları vererek işleme devam eder. Gördüğünüz gibi geri dönmede üç değişik alternatif sürücü lokasyonu belirleyebiliyoruz. Bunlar Driver repository, bizim ağ üzerinden, CD veya USB’den gösterdiğimiz alanı; Spesifik olarak gösterdiğimiz Mass Storage Driverı; Windows default driver depo klasörü (restore edilen imajın içinde).

resim20
Resim – 20

Addional settings’te birinciyi seçersek restore etmeye başlamadan önce yedekte sorun olup olmadığını kontrol edecektir. İkinci seçeneği seçersek geri yükleme bittiğinde bilgisayarı otomatik tekrar başlatacaktır. Üçüncü seçenekteyse dosya veya klasörlerin tam yerlerini geri yüklemeyecek tekrardan bir indeksleme yapacaktır. Dördüncü seçeneği seçersek geri yükleme işlemi bittiğinde sunucunun SID’sini değiştirecektir.
Dördüncü seçeneği seçersek SID değişeceğinden domain içinde sıkıntılarımız oluşacaktır. Universal Restore işleminde bunu yapmamanızda fayda var.

resim21
Resim – 21

Error handling’i aktifleştirirsek geri yükleme boyunca herhangi bir mesaj veya diyalog göstermeyecek yani kendini sessiz modda çalışacaktır. Neler olup bittiğini görmeniz açısından seçmemenizde fayda var.

resim22
Resim – 22

Ve en sonunda yine Acronis bize yapılacaklarının özet bilgisini gösteriyor. Kontrol ettikten sonra Proceed ile geri yüklemeyi başlatıyoruz.

resim23
Resim – 23

Operasyonun başarıyla bittiğini gördükten sonra tekrar server hard diskten başlatmaya hazırız. Windows açıldıktan sonra sürücülerin tamamen yüklenip yüklenmediğini, ip ayarlarınızı ve servislerinizi kontrol ettikten sonra eski sunucumuz yeni donanımında çalışanlarınıza hizmet etmeye hazır demektir.

Kaynak :www.cozumpark.com

Stres ve Stresle Başa Çıkma

Stres insanın ortaya çıktığı ilk zamandan beri var olmasına rağmen özellikle son otuz yıl içerisinde evrensel bir ilgi odağı haline gelmiştir. Bu ilginin nedenleri stresin insan sağlığı ve iş yaşamındaki performansını olumsuz yönde etkilemesinden kaynaklanmaktadır.

Bugün çalışma hayatındaki bireyler, başarılı olmanın yarattığı bir baskı ve gerilimin altındadır ve bu baskı ve gerilimler en üst düzey çalışandan en alt düzey çalışana kadar herkes için geçerlidir. Öyleyse stres bir zorlanma, bir yüklenmedir. Ancak stres aynı zamanda yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Bazı araştırıcılara göre stresten kurtulmak ancak ölümle mümkün olmaktadır. Buradan çıkarılacak sonuç ise, stresin her zaman var olduğu ve ancak bizler onun farkında olup yönetebildiğimiz zaman bizim için yararlı olduğudur.

Bir başka özellik ise, stresin bireye özgü bir olay olmasıdır. Şöyle ki aynı stres yaratıcısına iki kişinin verdikleri cevaplar farklı olacaktır, zira aralarında bireysel farklılıklar bulunmaktadır. Hal böyle olunca kişilerden biri strese girerken diğeri girmeyebilecektir. Dolayısıyla stres bireylerin onu algılama durumlarıyla sıkı sıkıya bağlıdır. Peki o zaman hangi faktörler bizlerde strese neden olur diye soracak olursak, hemen hemen her föktör bunun cevabıdır diyebiliriz. Şöyle ki:

1. FİZİKSEL STRES KAYNAKLARI

  • Sıcak
  • Soğuk
  • Gürültü
  • Kötü çalışma şartları ve donanım
  • Yangın
  • Trafik
  • Şiddet
  • Kişinin hasta veya rahatsız olması

2. SOSYAL STRES KAYNAKLARI

A) Sosyal, ekonomik ve politik koşullar

  • İşsizlik
  • Enflasyon
  • Kira sorunu
  • Vergiler
  • Yüksek suç oranı
  • Çevre kirliliği
  • Teknolojik değişiklikler

B) Aile ortamı

  • İş yükünün paylaşılması
  • Kıskançlık
  • Cinsiyet rolleri
  • Farklı değerler
  • Ailede ölüm veya hastalık
  • Farklı yaşam tarzları
  • Maddi sorunlar

C) İş ve kariyer

  • Yetiştirilmesi gereken işler
  • Yanlış anlaşılmalar
  • İş seyahatleri
  • İşin bölünmesi
  • Rekabet
  • Kendini kabul ettirme çabası
  • Eğitim

D) Kişilerarası ve çevresel ilişkiler

  • Farklı değer yargıları
  • Zorunluluklar
  • Bekleme ile geçen zaman
  • Kötü servis
  • Sigara içen ve içmeyenler
  • Kötü araba kullanma alışkanlıkları
  • Sosyal beklentiler

Görüldüğü üzere yukarıda da belirttiğimiz gibi çevremizdeki hemen hemen her şey bizlerde stres yaratıcı bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Peki bir stres uyarıcıyla karşılaştığımız zaman nasıl bir tepki vermekteyiz? sorusunu soracak olursak cevabımız şu olacaktır:

Öncelikle strese maruz kalma iki farklı açıdan ele alınmalıdır. Bunlardan birincisi anlık stresle karşı karşıya kalma ikincisi ise devamlı stresle karşı karşıya kalmadır. Burada şunu da açıklamakta fayda vardır. Anlık strese maruz kalmanın etkileri devamlı maruz kalmanın etkilerinden çok daha hafiftir. Streste önemli olan stres uyarıcılarına ne sürede maruz kaldığımızdır. En uzun süre en fazla zararı en kısa sürede en az zararı ifade eder. Tabi bu noktada bireysel farlılıkları hiçbir zaman unutmamamız gerekir. Şöyle ki bir birey strese uzun bir zaman maruz kalır ancak az etkilenirken, diğer birey az bir zaman maruz kalır ama çok etkilenebilir. Tabi olarak da böyle durumlarda stresin insan vücudundaki etkileri de farklılaşmaktadır.

Anlık stres uyarıcısıyla karşılaştığımız zaman vücudumuzda ortaya çıkan tepkiler şunlardır:

  • Soluma, hızlı nefes alma
  • Daha fazla adrenalin üretme
  • Daha hızlı kalp atışı
  • Kan basıncındaki artış
  • El ve ayaklardaki kanın çekilmesi
  • Vücut metabolizmasında hızlanma
  • Daha hızlı kan pıhtılaşması
  • Mide ve karın bölgesine giden kanda azalma
  • Kaslara giden kan akışında artma
  • Kas gerginliği
  • Tüm duyuların hassaslaşması
  • Mide ve ağırsak fonksiyonunda azalma
  • Beynin daha hızlı çalışması
  • Kısa sürede yargılama
  • Daha hızlı karar verme
  • Gelişmiş bellek gücü
  • Daha keskin bir dikkat

Bu sıralamadan da görüleceği üzere bireyin anlık stres uyarıcısıyla karşılaşması durumunda vücudun karın, mide, bağırsak bölgelerindeki kan çekilerek kaslara gönderilmektedir. Bunun nedeni ise uyarana karşı tepki verebilme yeteneğimizin arttırılması daha doğrusu Savaş veya kaç cevabını verilebilmesidir.

Anlık streste beyin fonksiyonlarının hızlanmasının altında yatan faktör ise, daha hızlı yargılama ve karar verme süreciyle birlikte anlık stres tehlikesine karşın en kısa sürede nasıl yanıt verileceğinin bulunmaya çalışılmasıdır ki yine burada savaş veya kaç cevaplarından en uygun olarak hangisinin verilebileceği önemlidir.

Bizler ister anlık isterse uzun süreli olsun stres uyarıcılarıyla karşılaştığımız zaman bedenimizde bazı metabolik değişiklikler olmaktadır.Bu değişikliklerin tamamı az önce sözünü ettiğimiz savaş veya kaç cevabının verilebilmesi için önemlidir. Bu değişikliler şunlardır:

SAVAŞ YA DA KAÇ CEVABI

STRES UYARICISI

ALGILAMA

YORUMLAMA

DUYGU

HİPOTALAMUS LİMBİK SİSTEM

OTONOM SİNİR SİSTEMİ ADRENAL KOTİKAL SİSTEM

SEMPATİK SİNİR SİSTEMİ İÇ SALGI BEZLERİ

Düz kaslar, iç organlar Troid bezi, ACTH( Adenakortikotropik)

ADRENAL MEDULA ADRENAL KORTEKS

Adrenalin, noradrenalin Kortizol

KANDA ŞEKER SEVİYESİNİ YÜKSELTEREK ORGANLARA VE KASLARA

İHTİYACI OLAN ENERJİNİN SAĞLANMASI

Bu tablodan da görüleceği gibi öncelikle bir stres uyarıcısını algılarız. Sonra bu uyarıcının yorumlaması oluşur ve yorumlamaya bağlı olarak bizde negatif veya pozitif bir duygu ortaya çıkar. Bu duygu pozitifse motivasyon negatifse stres duygusu oluşur. Negatif duygunun ortaya çıkışı beyindeki hipotalamusu etkiler, hipotalamusta vücudumuzdaki iki temel sistem olan sempatik ve adrenal-kortikal (hormonal) sistemleri harekete geçirir. Otonom sistem sempatik sistem koluyla düz kasları ve iç organları etkilerken, hormonal sistemde troid gibi iç salgı bezlerini harekete geçirir. Böylece birer böbrek üstü bezleri olan adrenal medulla ve adrenal korteksten adrenalin, noradrenalin ve kortizol hormonları salgılanır. Bu hormonların salgılanmasıyla vücutta bazı değişiklikler olur. Bunlar arasında kan şekeri, kalp atışları, metabolik hız, mide bağırsak faaliyetleri, ve kaygı düzeyinde artış, kalp damarlarında büyüme, yorgunluk duygularında azalma görülür. Stres altında ortaya çıkan bütün bu değişiklikler işlevseldir. Yani tehlike altındaki bireyi korumaya ve onun hayatını kurtarmaya yöneliktir.

sBu arada şunu da belirtmekte fayda vardır, algılanan bu hormonların belirli bir miktarı organizma için yararlı iken uzun süreli ve fazla miktarda salgılanması yarardan çok zarar verici özelliğe sahip olmaktadır.

Peki bizler stres altında olduğumuzu nasıl anlayabiliriz? Sorusuna verilebilecek cevap sudur: Stres altında iken bizlerde farklı başlıklar altında toplanabilecek cevaplar davranış ve duygular ortaya çıkmaktadır, bunlar:

A) FİZİKSEL

  • Soluk alıp vermede değişiklik
  • Gerilmiş ve ağrılı kas
  • Baş ağrısı
  • Terleme
  • Soğuk el ve ayaklar
  • İştah değişikliği
  • Mide problemleri ve mide ekşimesi

B) RUHSAL

  • Konsantrasyon zayıflığı
  • Daha sık hata yapma
  • Unutkanlık, dalgınlık
  • Aşırı tepki verme eğilimi
  • Yargılama zayıflığı

C) DUYGUSAL

  • Gerginlik, çabuk kızma
  • Sinirlilik
  • Depresyon, sessizlik
  • Duygusal patlamalar ve ağlama

D) DAVRANIŞSAL

  • Uykusuzluk
  • Aşırı sigara, içki ve yemek yeme
  • İşe gitmeme
  • Sakarlık

Görüldüğü gibi strese maruz kalmanın ortaya çıkardığı bir çok faklı cevaplar vardır. Bu noktada önemli olan bizlerin stres altında olduğunu bilebilmemiz için bu cevaplardan hangilerini yaşıyor olduğumuzu bilmeliyiz. Örneğin ayda bir kutu bira içimi giderek yirmi günde bire daha sonra da haftada da bire iniyorsa şundan emin olmalıyız ki bizi rahatsız eden bir şeyler var ve bu şeylerde büyük olasılıkla stres yaratıcı faktörlerdir. Bundan sonra artık ne yapıp ne yapamayacağımız tamamen bize kalmaktadır.

İŞ STRESİ

Stres hayatımızın her devresindedir. Özellikle de çalışan ve günün 8 saatini işyerlerinde geçiren bireyler için iş stresi önem kazanmaktadır. İş stresinin önemi bireyi olumsuz etkileyerek iş performansının düşmesine, işe yabancılaşmasına, kalitenin azalmasına, ıskartanın çoğalmasına, iş kazalarına sebep olmasıdır. İş stresinin nedenleri ise:

A) ÇEVRESEL KOŞULLAR VE İŞİN DOĞASINDAN KAYNAKLANAN FAKTÖRLER

  • Kötü çalışma koşulları
  • Vardiyalı çalışma
  • Uzun çalışma saatleri
  • Sürekli seyahat
  • Tehlikeli ve riskli işler
  • İş yükü fazlalığı-azlığı

B) ÖRGÜTSEL ROLLERDEN KAYNAKLANAN FAKTÖRLER

  • Rol belirsizliği
  • Rol çatışması

Rol belirsizliği kişinin örgüt içinde hangi işleri yapması gerektiğinin açık seçik ortaya konmadığı durumlarda görülür. Kısaca birey görevinin ne olduğunu tam olarak bilemez. Rol belirsizliği ise örgüt içinde birey birbiriyle çatışan iki durumla karşılaştığı zaman oluşur. Bu durumda kişi ne yapması gerektiğini tam olarak bilemez. Örneğin amiri aynı anda yapılmasını istediği iki işi bir anda verip tamamlanmasını isteyebilir ya da amir özel problemleri olduğunu bildiği çalışanının işi aksattığını bilir ama ona sempati duyduğu için ceza vermekten kaçınır, ama işletme kuralları ceza vermesini gerektirmektedir.

C) KARİYER GELİŞİM İLE İLGİLİ FAKTÖRLER

  • Terfi etme
  • Hak ettiğine inanma ama elde edememe
  • İşini kaybetme korkusu

Terfi edildiği zaman da stres ortaya çıkabilmektedir. Zira daha üst kademedeki göreve gelen birey bilgi ve yeteneklerinin bu görev için ne derece uygun olduğunu bilemez, ya hata yaparsam ve astlarım bana gülerlerse yaklaşımı kişiyi strese sokar.

C) ÖRGÜT YAPISI İLE İLGİLİ OLAN FAKTÖRLER

  • Amaçlar
  • İş bölümü
  • Uzmanlık derecesi
  • Kademe sayısı
  • Örgüt büyüklüğü
  • İletişim kanalları

Bu faktörler bütünüyle örgütün dizaynı ve çalışma prensipleriyle ilgili olsa bile o örgütte çalışan bireyleri de dolaylı yoldan etliler.

İŞ STRESİNİN NEDEN OLDUĞU OLUMSUZLUKLAR

  • Kalp hastalıkları
  • Sinir ve kas hastalıları
  • Psikolojik rahatsızlılar
  • İş kazaları
  • İntihar
  • Kanser
  • Ülser
  • Bağışıklık sisteminin zayıflaması

STRESLE BAŞA ÇIKMAYI ZORLAŞTIRAN DÜŞÜNCE BİÇİMLERİ

Pek çoğumuz, hayatımızdaki diğer insanların ve olayların duygu ve düşüncelerimizi belirlediğine inanırız. Bu sebeple bizi gerginliğe iten ve duygusal açıdan sıkıntı veren olayları ve insanları suçlarız. Bunu yaparken de çoğunlukla sadece strese yol açmakla kalmayan aynı zamanda stresle başa çıkmayı da güçleştiren önemli bir unsuru gözden kaçırırız. Bu önemli unsur hayatımızdaki olayları değerlendirme ve yorumlama biçimimizdir. Bu düşünce biçimlerinden bazıları şunlardır:

  • Bir insanın herkes tarafından sevilmesi gerekir.

Bir insanın herkes tarafında sevilmesi ve sayılması çok güzeldir ama uygulamada pek mümkün değildir. İçinde bulunduğumuz konumlar gereği çoğu zaman birçok kişiyle problemler yaşarız. Dolayısıyla böyle bir inanç bizi mutsuz kılar.

  • Her zaman mükemmel olmak gerekir.

Böyle bir inanca sahip bir insan her zaman kendini suçlar. Hatasızlık iyidir ama bunu başarabilmek imkansızdır. Önemli olan hatalarımızdan ders alıp aynı hatayı tekrarlamamaktır.

  • Bütün kötü olaylar benim başıma gelir.

Bunun sebebi tek taraflı bakış açımızdır. Kendimizle çok içi içe olduğumuzdan başkalarının başına gelenlerin farkına bile varmayız. Oysa insanların bir çoğu bizimle aynı sıkıntıları yaşar.

  • Olaylar her zaman benim istediğim şekilde gelişmelidir.

Olayların her zaman beklentilerimiz doğrultusunda gerçekleşmemesi olasıdır. Bizim bir şeyi istememiz yeterli değildir. Çünkü her zaman işin içine başka faktörlerde girecektir.

  • Yaşamış olduğum terslikler gelecekte de devam edecek.

Tüm insanlar gibi geçmişte bazı konularla ilgili terslikler yaşamış olabiliriz. Ama gelecekte mutlu olabiliriz.Yaşanan terslikler bazı kişilerin dünyaya kötümser bir bakış açısı geliştirmelerine yol açar.

  • Bir şey ya iyidir ya kötü

Olayları ve diğer insanları tümden iyi ya da tümden kötü olarak değerlendirmek genellikle daha kolay gelir. Ancak bu gerçekçi bir yaklaşım değildir.

  • Diğer insanların istediği gibi olmasam yalnız karlım

Bu inanç insanların kendi isteklerinden fedakarlık etmelerine ve yaşamlarını başka insanların mutlulukları doğrultusunda sürdürmelerine neden olur. Bunun sonucu da anlamlı olmayan bir yaşamdır.

  • Önce kendi mutluluğumuzu değil başkalarının mutluluğunu düşünmeliyiz.

Her birey başkalarının mutluluğunu engellemediği sürece kendi mutluluğunu düşünme hakkına sahiptir.

  • Yalnız olmak korkunçtur

İnsan sosyal bir varlıktır ve başka insanların varlığı dünyamıza renk katar. Ama her zaman etrafımızda başkalarının olmasını beklemek pek gerçekçi değildir. Yalnız kaldığımız zaman düşünerek, okuyarak, dış dünyayla ilgili değerlendirmelerde bulunarak kendi başımıza yapacağımız etkinliklerde bulunabiliriz.

STRESLE BAŞA ÇIKMAK İÇİN YAPILABİLECEKLER

1) Problem veya içinde bulunulan duygusal duruma odaklanarak başa çıkma.

Probleme odaklanarak başa çıkma tarzında var olan bir olayı değiştirmeye çalışırız. Böylece yeni bilgiler elde ederek stres yaratan faktör veya faktörleri elimine etmeye çalışırız. Örneğin trafik sıkışıklığında kalmışsak, alternatif yol güzergahları belirleyip bu güzergahları kullanabiliriz. Dikkat edilirse bu yöntemle stresimizin üstesinden gelmekte başarılı oluruz. Duygusal duruma odaklı başa çıkma da ise birey stresin verdiği olumsuz duyguları ortadan kaldırmak için duygularını değiştirmeye çalışır. Örneğin iyi ki trafik tıkandı, bugün işe gitmeyi hiç istemiyordum. Oysa işe gitmek bizim bir sorumluluğumuzdur. Bu örnekte birey kendisini geçici olarak duygusal anlamda rahatlatmaktadır. Bu başa çıkma tarzı bizi kesin çözüme ulaştırmaz.

2) Stres kaynağını kontrol ederek veya kaçarak başa çıkma.

Bir problemin varlığını kabul edip bunu çözmek üzere bir plan yapabiliriz. Bu durumda stres kaynağını kontrol etmekteyiz. Bunun terside stres kaynağını görmezden gelmek, unutmaya çalışmak, arkamızı dönmek veya başka ortamlara geçmek şeklinde kaçma davranışı olarak da ortaya çıkabilir. Örneğin iş yerinde kavgalı olduğumuz bir arkadaşımız var. Biz bu kavganın önemli olmadığı üzerinde durabiliriz, onunla mümkün olduğu kadar az iletişime girebiliriz veya başka bir bölüme alınmamızı isteyebiliriz. Görülüyor ki stres kaynağını kontrol etmek bir kalıcı çözüm iken, kaçmak, yok saymak, ilgilenmemek stresi ortadan kaldırmamaktadır.

3) Sosyal destek arayarak veya yalnız başına başa çıkma.

Bazı durumlarda strese karşı yalnız başına mücadele etmek iyi iken bazı durumlarda da sosyal destek alarak mücadele etmek iyidir. Şöyle ki sorunumuz kimseye anlatılamayacak kadar özel ise o zaman yalnız başına bir çare aramak daha iyidir. Eğer durum sosyal destek almamıza engel teşkil etmiyorsa o zaman özellikle iş stresine çare olarak iş arkadaşlarından sosyal destek almak çok iyi sonuçlar vermektedir. Ama burada dikkat edilmesi gereken nokta kimden ne kadar destek alacağımızdır. Sorunlarımızın çözümü için aldığımız destek kariyer ilerlememizde önümüze engel olarak çıkmamalıdır.

4) Bilişsel ve davranışsal stratejiler.

  • Aşamalı gevşeme teknikleri

Bu metod da stresin neden olduğu kas gerginliği ile aynı kasın tam gevşek durumu arasındaki farkı ayırt edebilme yeteneğimizin kazanılmasıdır. Madem ki stres kaslarda gerginliğe (tonus) neden oluyor o zaman kasın gevsek durumunu bilirsek stres altında olduğumuzu bilir ve gevşeme yöntemini kullanabiliriz. Bu yöntemde sırasıyla eller ve kollar daha sonra yüz, boyun, omuzlar ve sırtın üst bölümü sonra göğüs, karın ve sırtın alt bölümü ve son olarak ta kalça kasları, bacaklar, ayaklar ve tüm vücut gevşetilmelidir.

Yapılması gereken örneğin sağ yumruğunuzu sıkın bir süre böyle tutun sonra yumruğunuzu gevşetin. Tekrar aynısını yapın. Yumruğunuz sıkılı ve gevşek durumları arasındaki farkı hissedin. Bunu sırasıyla tüm vücut bölgeleri için uygulayın. Bunu başardığınız taktirde kaslarınızdaki gerginliği hissedebilir ve buna göre gevşeme tekniğini kullanarak stresinizle baş edebilirsiniz.

  • Otojenik eğitim

Bu eğitimde kişi telkin yöntemiyle bir çeşit hipnoz durumuna girebilir. Ancak bu yöntem sabır ve konsantrasyon gerektirmektedir. Öncelikle baskın olarak kullanılan kol ve bacaktan başlanarak kol ve bacakta ağırlık hissine yoğunlaşma. Örneğin “sağ kolumda ağırlık hissediyorum, sol kolumda ağırlık hissediyorum, her iki kolumda ağırlık hissediyorum, sağ bacağımda ağırlık hissediyorum, sol bacağımda ağırlık hissediyorum her iki bacağımda ağırlaştı” gibi. Daha sonra aynı sırayla bu kez kol ve bacaklarda sıcaklık hissine yoğunlaşılır. Bundan sonraki aşama kalp üzerinedir ve “kalp atışlarım sakin ve düzenli”. Bunu 4-5 kez tekrarlayın. Daha sonraki aşama solunum üzerinedir. “solumam sakin ve gevşek”. Daha sonra karın gelir. “Karnım sıcak” ve son olarak alın gelmektedir. “Alnım serin”. 4-5 kere tekrarlayın.

  • Stresle başa çıkmayı zorlaştıran düşünce yapısının değiştirilmesi

Daha önce söylediğimiz ve bizim için faydası olmayan düşünce yapılarını bırakmamız gerekir.

5) Nefes egzersizleri

Nefes egzersizleri vücudu rahatlatıp, gevşettiği için stresle başa çıkmada etkili bir yöntemdir. Bu yöntemlerden bir tanesi de birden sekize sayma egzersizidir. Bu egzersiz için önce soluk verilir,sonra derin bir soluk alınarak aynı zamanda gözler kapatılarak, gözlerimizin önünde bir sayısı içsel söylenerek canlandırılmaya çalışılır. Nefes 3 saniye tutulur sonra yavaş yavaş bütünüyle verilirken iki sayısı canlandırılır. Sırasıyla üçte nefes alınır 3 saniye tutulur, dört denilerek verilir. Beş alınır, altı verilir, yedi alınır, sekiz verilir. Bu egzersiz sakin, gürültüsüz bir ortamda, yere yatarak veya iskemlede oturularak yapılabilir.

6) Fiziksel egzersiz ve spor

“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur”. Hiç şüphe yok ki fiziksel egzersiz ve spor kendimizi zinde tutmak için gereklidir. Ayrıca bu etkinlikler stresle başa çıkmamızı kolaylaştırıcı alt yapıyı hazırlayarak vücudumuzun bu türden tehlikelere olan direncini de arttırır. Kolaylık olarak yürüyüş, koşu, bisiklete binme ve yüzme yapılabilecek sporlar içinde en kolaylarındandır.

7) Sağlıklı beslenme

Sağlıklı beslenme vücudumuzun içsel ve dışsal tehditlere karşı direncini arttıracağından çok önemlidir. Bunu sağlamak için özellikle kafein, alkol, sigara, şeker, tuz ve yağ gibi maddelerden mümkün olabildiğince uzak durarak sebze ağırlıklı ve karbonhidrat, mineral ve vitamin bakımından dengeli bir beslenme alışkanlığını edinmemiz bizler için vazgeçilmez olmalıdır.

İŞ STRESİNDE ÖRGÜTLERİN KULLANABİLECEĞİ STRATEJİLER

  • İş tasarımı

Bu nokta işin çalışan bireyler için daha cazip hale getirilmesini ifade etmektedir. Örneğin çalışana sorumluk verme veya arttırma, işinin önemli olduğunu ve toplum gözünde saygın bir iş yaptığının hissettirme gibi.

  • İş çevresinin tasarımı

Bu faktör çalışanın işyerinde karşılaştığı tüm fiziksel, çevresel ve ergonomik sorunların elimine edilmesi anlamındadır.

  • Rollerin analizi, hedeflerin belirlenmesi, çalışana geri bildirim sağlama

Bu noktada çalışana neleri yapması gerektiğinin açık seçik bildirilmesi, ulaşması gereken hedeflerin belirtilerek bu hedeflere varmak için gösterdiği performansı hakkında kendisine bilgi verilmesidir her açıdan gereklidir.

  • Örgütsel sosyal destek

Örgütsel sosyal destek çalışana kreş hizmetinden tutunda verilecek yemekler, servis olanakları gibi bir çok etkeni kapsar. Ayrıca çalışanların boş zamanlarında örgütün düzenleyeceği sosyal aktivitelere katılması da bir nevi destektir.

Stresimizle başa çıkmayı kolaylaştırıcı unsurlardan olan pozitif enerjinizi toplamamıza yardımcı olacak on maddelik reçetemiz ise şunlardan oluşmaktadır:

  • Sahip olduklarınızın farkında olun
  • Hedeflerinizi belirleyin ve plan yapın
  • Değiştiremeyeceğiniz şeyler üzerinde israr etmeyin
  • Daha iyi bir dünya düşleyin
  • Altından kalkamayacağınız işlerin altına girmeyin
  • Problemlerinizle yüzyüze gelmeye çalışın
  • İşinizin çok önemli olduğu üzerinde durun
  • Dinlenmek için zaman ayırın
  • Dikkatinizi içinde bulunduğunuz durum ve zamanda toplayın
  • Başkalarına güvenin, gerektiğinde sorumluluklarınızı devredin.

Japonlar ve Taze Balık Felsefesi

Japonlar taze balığı hep çok sevmişlerdir. Fakat japonya sahillerinde
bol balık bulmak mümkün olmamaktadır. Balıkçılar, Japon nüfusu
doyurabilmek için daha büyük tekneler yaptırıp daha uzaklara açılabilmişlerdir.
Balık için uzaklara gidildikçe, geri dönmesi de daha çok vakit alır olmuştur.
Dönüş bir- iki günden daha uzarsa, tutulan balıkların da tazeliği kaybolmaktadır.

Japonlar tazeliği kaybolmuş balığın lezzetini sevmemişlerdir. Bu
problemi çözebilmek için balıkçılar teknelerine soğuk hava depoları
kurdurmuşlardır. Böylece istedikleri kadar uzağa gidip, tuttuklarını
da soğuk hava deposunda dondurulmuş olarak saklayabileceklerdi.

Ancak Japon halkı taze ile donmuş balık lezzet farkını hissedebiliyor
ve donmuş olanlara fazla para ödemek istemiyorlardı.
Balıkçılar bu defa teknelerine balık akvaryumları yaptırdılar.
Balıklar içeride biraz fazla sıkışacaklardı, hatta, birbirlerine çarpa çarpa
birazda aptallaşacaklardı, ama yine de canlı kalabileceklerdi.Japon
halkı canlı olmasına rağmen bu balıkların da lezzet farkını anlayabiliyorlardı.
Hareketsiz, uyuşmuş vaziyette günlerce yol gelen balığın, canlı, diri
hareketli taze balığa göre lezzeti yine de etkilenmişti.
Balıkçılar nasıl olacakta Japonya’ya taze lezzetli balığı getirebileceklerdi?

Siz olsaydınız ne yapardınız ?
Hedeflerinize ulaşır ulaşmaz, mesela mükemmel bir eş buldunuz veya
çok başarılı bir firmaya girdiniz, borçları ödediniz v.s. Heyecanınız
kaybolmaya başlamaz mı? Aşırı çalışmanız gerekmiyorsa rahatlamaz
mısınız? Lotoda büyük ikramiyeyi kazananlar parayı savurmaya başlamaz mı ?
Japonların Taze balık probleminde olduğu gibi çözüm aslında basittir.
1950’lerde L.Ron Hubbart’ın gözlemlediği üzere “İnsanoğlu ancak hırs
iddiası içinde bulunursa anormal çabalar sarfeder.” Ne kadar akıllı,
uzman, inatçı iseniz iyi bir problemle uğraşmaktan o kadar zevk
alırsınız. Problem sizi ne kadar zorluyorsa ve siz onu adım adım
çözebiliyorsanız bundan da o derece mutluluk duyarsınız, heyecan

duyarsınız ve enerji dolu, canlı, ayakta kalırsınız.

Japonlarda balıkları yine teknelerindeki akvaryumlarda tuttular,
ancak içine küçük bir de köpekbalığı attılar. Bir miktar balık köpekbalığı
tarafından yutulmuştu, ama geride kalanlar son derece hareketli ve
taze kalabilmişlerdi. Buradan da görüleceği üzere problemlerden,
uzaklaşmaktansa içine atlamak, boğuşmak ve onları yenmek gerekir.

Problemimiz çok ve çeşitli olabilir. Ümitsiz olmayın. Onları tanıyın,
organize edin, kararlı olun, daha çok bilgi ve yardım desteği ile onlarla savaşın.

Beyninize bir köpekbalığı atın ve nelere ulaşabileceğinizi o zaman görün.

Baltayı Bilemek

İki oduncu her sabah ormana gidip ağaç kesiyorlarmış. Oduncunun biri, sabahları erkenden kalkıp işe koyuluyor, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyor, gün boyu soluksuz çalışıyor, öğlen yemeği bile yemiyor, akşamları da arkadaşından bir kaç saat sonra işi bırakıyormuş. Arkadaşı ise işini yaparken zaman zaman dinleniyor, hava kararmaya başlayınca da evine dönüyormuş. Bir hafta bu tempoda çalıştıktan sonra, ne kadar ağaç kestiklerini hesaplamışlar. Sonuçta sık sık mola veren ve akşamları evine erken dönen oduncunun daha fazla ağaç kestiği ortaya çıkmış.

Çok çalışan oduncu bu sonuca fena halde öfkelenmiş. “Bu nasıl olabilir? ” diye söylenmiş. ”Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim ve durup dinlenmeden çalıştım. Ama yine de sen daha fazla ağaç kestin. Bu işin sırrı nedir?

Arkadaşı hafifçe gülümseyerek yanıt vermiş: ” Ortada bir sır yok. Sen durmadan çalışırken, ben arada bir dinlenip, baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir.

Bu kısacık öykü kendimize zaman ayırmanın; baltamızı bilemek, yaşamımızı objektif bir bakışla gözden geçirmek, zayıf olduğumuz alanlarda kendimizi geliştirmek için çaba göstermek olduğunu gösteriyor. Bu, zihnimizin, ruhumuzun, karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir koşul aslında.

Sokrat’ın şu sözleri de baltamızı niçin bilememiz gerektiğini çok iyi anlatıyor: ” İnsan kendini tanı. Kendini tanımak, şu anda olduğumuz noktayla olmak istediğimiz nokta arasındaki yoldur. Kendini tanımak, biz kendimizi nasıl görüyorsak, başkalarının da bizi öyle görmesini sağlar. Başarılı ve mutlu olmak istiyorsak, baltamızı bilemek için kendimize zaman ayırmalıyız.

Kişisel yaşantımızda baltamızı bilememiz kendimizi geliştirmemizdir. İş yaşamının koşturmacası arasında kendimize zaman ayırıp kısa da olsa yaşantımızı gözden geçirmemiz ve tedbirler almamız (baltayı bilemek gibi) bizi yaşantımızın geri kalanında daha güçlü ve etkin yapacaktır.

5 Önemli Hayat Dersi

Birinci ve de en onemli ders.

Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı .Ben okulun en iyi ogrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada çakıldım kaldım.
Son soru şöyleydi:
Her gün okulu temizleyen hademe kadının ilk adı nedir?.. Bu herhalde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını yerleri silerken hemen her gün görüyordum. Uzun boylu, siyah saclı bir kadındı. 50 lerinde falan olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki!.. Son soruyu yanıtsız bırakıp kağıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test sonuçlarına dahil olup olmadığını sordu. Tabii dahil dedi, hocamız.. İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hakkeden insanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz ve`Merhaba demeniz gerekse bile.. Bu dersi hayatım boyunca unutmadim. O hademenin adını da.. Dorothy idi….

İkinci onemli ders..
Yagmurda otostop!..

Bir gece vakit gece yarısına doğru Alama otoyolunun kenarında duran bir zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmura rağmen, bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkat çekmeye çalışıyordu. Geçen her arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60 lı yıllarda bir beyazın bir zenciye hem de Alabama da yardıma kalkışması pek olağan şeylerden değildi. Onu kente kadar götürdüm. Bir taksi durağına bıraktım. Ayrılırken ille de adresimi istedi verdim. Bir hafta sonra kapım çalındı. Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armağanda.. Gecen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti. Kendime güvenimi yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan kocamın yatağının baş ucuna zamanında ulaşmayı başardım. Biraz sonra son nefesini verdi. Tanrı bana yardım eden sizi ve başkalarına karşılık beklemeksizin yardim eden herkesi kutsasın!..

En iyi dileklerimle, Bayan Nat King Cole.

Üçüncü önemli ders..
Size hizmet edenleri hep hatırlayın..

Bir pastanın  otuz cente satıldığı günlerde 10 yasında bir çocuk pastahaneye girdi. Garson kız hemen koştu.. Çocuk sordu: Çikolatalı pasta kaç para?.. 50 cent!.. Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu: Peki dondurma ne kadar.. 35 cent dedi garson kız sabırsızlıkla.. Pastahanede çok müşteri vardı ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit gecirebilirdi ki.. Çocuk parasını bir daha saydı ve Bir dondurma alabilir miyim lütfen dedi. Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson kız masayı temizlemek uzere geldiginde, gozleri doldu birden. Masayı sanki akan yaşlar temizleyecekti. Boş dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı 15 cent duruyordu..

Dördüncü önemli ders..
Yolumuzdaki engeller..

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de izlemek için bir  pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı?. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına tıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı.. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde.. Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir diyordu kral. Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır..

Beşinci önemli ders..
Önemli olan vermektir..

Yıllar önce hastanede çalışırken, ağir hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam şansı beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan ayni hastalıktan mucizevi şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve eğer kurtulacaksa, veririm kanımı dedi. Kan nakli ilerlerken, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye baslamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de giderek soluyordu.. Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu:
Hemen mi olecegim?.. Küçük doktoru yanlış anlamış, ablasına vücudundaki bütün kanı verip, öleceğini sanmıştı.

Perakendede Mağazalara Verilen Zararlar

Perakendecilik sektörü, hırsızlık suçunun zarar verdiği önemli sektörlerden biri. Her
ne kadar büyük bir süpermarkette bir kutu meyve suyu veya bir paket peçetenin çalınması çok
önemli bir suç olarak görülmese de, rakamlar perakendeci işletmeler açısından aynı şeyi
söylemiyor. Örneğin, İngiliz Perakende Bildirisi’nin suç araştırmalarına göre; perakende
sektöründe yaşanan hırsızlıkların, İngiltere’de bu sektöre toplam maliyetinin her yıl ortalama
2.24 milyar euro olduğu, ABD’de 2001 yılında sektördeki toplam firenin 31.3 milyar dolar
olduğu ve bunun da yüzde 80’ninin müşteri ve personel hırsızlıklarından kaynaklandığı
gerçeği göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir öneme sahip. Türkiye’de alışveriş
merkezlerinin sayılarının da artmasıyla hırsızlık artış gösteriyor. 2004 yılından bu yana
mağaza hırsızlıklarının oranı yüzde 300 artarken, cirolardaki payı da yüzde 2’lere
yaklaşmıştır. Hırsızlıkların yüzde 45’i personel, yüzde 35’i ise müşteriler tarafından yapılıyor.
Yapılan araştırmalara göre, müşteri hırsızlıklarının yüzde 60’ını 18 yaş üstündekiler
yapıyor. En çok rastlanan hırsız profilini, genelde gelir ve eğitim düzeyi düşük, 30-35 yaş
arası erkekler oluşturmaktadır. Ancak, gelir düzeyi çok yüksek olduğu halde kleptomani
yüzünden çalanlara da rastlanmaktadır. En çok çalınan ürünler arasında, DVD, CD, pil,
pahalı kremler, alkollü içecekler, sigara, ayakkabı ve elektronik eşyalar var. Süper ve
hipermarketlerde en çok unlu mamûller ve süt ürünleri çalınırken, departmanlı mağazalarda
pahalı deri ürünler, ayakkabılar, kişisel bakım ürünleri çalınmaktadır. Türkiye’deki
araştırmalar, en çok hırsızlığın hafta sonları ve salı günleri yapıldığını ortaya koymuştur. En
güvenli günler ise, sebebi bilinmemekle birlikte pazartesi ve çarşambadır.
Ne Gibi Önlemler Alınabilir?
Müşteri hırsızlıklarına karşı mağazalarda alınabilecek çeşitli önlemler var. Ancak, bu
noktada perakendecinin hassas olması gerekiyor. Çünkü, mağaza içerisinde alınan önlemler
yüzünden müşteriler alışveriş yapmakta zorlanabilir. Aksi durumda da perakendeciler önemli
miktarlarda paralar kaybedebilirler. Alınacak önlemler; mağazanın hırsızlığı teşvik etmeyecek
şekilde tasarlanması, müşteri hırsızlıklarına karşı personelin eğitilmesi ve teknolojiden
yararlanarak özel güvenlik önlemleri almak olarak sayılabilir.
Güvenli teşhirler oluşturulması ilk adımdır. Örneğin, kolaylıkla çalınabilecek küçük
ama pahalı ürünlerin girişe yakın yerlere yerleştirilmemesi ve kilitli tutulması gerekir. Hazır
giyim satan mağazalarda giyinme kabinlerinin giriş-çıkışları, mağaza içinde çalışanlar
tarafından görülebilir olmalıdır.
Mağaza çalışanları eğitilerek müşteri hırsızlıklarına karşı etkin bir şekilde
kullanılabilirler. Çalışanlardan müşteri hırsızlıklarına karşı dikkatli olması beklenir. Mağaza
çalışanlarına yapılabilecek öneriler şunlardır;
(1) Tüm hırsızların kötü giyindiğini düşünmeyin. (2) Aylakça dolaşanları fark edin.
(3) Mağazaya grup halinde gelenlere dikkat edin.
(4) Bol kıyafetlerle dolaşan kişilere dikkat edin.
(5) Spor çantaları, sırt çantaları, abartılı büyüklükteki el çantaları ve boş torbaları
olan müşterilere dikkat edin.
(6) Kişilerin gözlerini ellerini ve vücutlarını izleyin.
(7) Olağan dışı davranışlar gösterenlere kuşkuyla yaklaşın.
(8) Personele ait arka bölümlere girmeye çalışan müşterilere dikkat edin.
(9) Kasa işlemleri sırasında kutu ile satılan ürünleri mutlaka kutunun içinden
çıkararak doğru ürün olup olmadığına bakın.
(10) İade işlemleri sırasında fiş veya makbuzlar üzerinde bir oynama olup
olmadığını kontrol edin.
Perakendeciler, mağaza hırsızlığına karşı mekanik ve teknoloji destekli güvenlik
önlemlerinden yararlanabilirler. Bu önlemlerden bazıları; kapalı devre televizyon kameraları
müşteri kişisel çeki onay kontrol sistemleri, kilitler, zincirler, meçhul müşteriler, gözetleme
aynaları, hırsızları psikolojik olarak caydıran kapalı devre televizyon kameralarının taklitleri,
ürüne zarar veren mürekkep/boya etiketleri, mağaza içinde daha geniş bir alanı gözlemlemeyi
sağlayan dışbükey aynalar vb.
Ancak, bu önlemler alınırken düzenlemelerin müşterileri rahatsız etmeyecek tarzda
olması gerekir. Aksi halde, mağazaya gelen her müşteriye potansiyel suçlu muamelesi
yapılıyormuş izlenimi verilebilir. Örneğin, kapalı devre televizyon kameralarına sahip
mağazalarda, müşteriler giysileri denerken izleniyor olma endişesini taşıyabilirler. Yine
üzerinde alarmlar olan giysilerin denenmesi bazen çok güç olabilmektedir.
Müşteri hırsızlığına karşı kullanılan en yeni güvenlik teknolojilerinden bazıları
şunlardır: Ürün veya ürün ambalajının içine bakıldığı zaman görülemeyen ataş
büyüklüğündeki Elektronik Etiketler, bir tür alarm sistemi olan Elektronik İzleme
Sistemleri Etiketleri, Manyetik Kapı Detektörleri, kablosuz olarak üzerindeki bilgiyi ve
bulunduğu yeri merkeze iletebilen ve akıllı etiketler olarak nitelendirilen Radyo Frekanslı
Kimlik Etiketleri (RFID), alışveriş sepetine bağlı dokunmatik bir ekran, bir barkod
okuyucusu ve bir kart okuyucusunu içerisinde barındıran Alışveriş Arkadaşı (Shopping
Budy), müşterilerin manav reyonundan aldıkları ürünleri kendi başlarına tartıp barkodlarını
basabildikleri Özel Teraziler (Special Scale), müşterilerin bir defaya mahsus olmak üzere
parmak izlerini ve banka kartı bilgilerini verdikleri ve sonraki alışverişlerinde kasaya
geldiklerinde ödeme yapmak için parmak izini ekrana okuttukları Dokunarak Öde (Pay by
Touch) sistemi, Self-checkout denilen kasiyersiz kasalar vb gibi.
Elbette, teknoloji, tek başına müşteri hırsızlıklarını ortadan kaldırmaz. Ancak, mağaza
hırsızlıklarına karşı kullanılan bu teknolojilerden yararlanan mağazalarda daha az ürün
kayıpları yaşanacaktır.

90/10 Sırrını Keşfedin

Bir örnek verelim. Ailenizle kahvaltı yapıyorsunuz. Kızınız, kahve fincanına çarpıyor ve bir fincan kahve gömleğinizin üzerine dökülüyor. Biraz önce olan olay üzerinde hiç bir kontrolünüz yok. Sonradan olacaklar ise sizin davranışınıza göre belirlenecek. Lanet ediyorsunuz. Kahveyi üzerinize döktüğü için kaba bir şekilde kızınızı azarlıyorsunuz. Kızınız üzülüyor ve ağlamaya başlıyor. Kızınızı azarladıktan sonra eşinize dönüyor ve kahve fincanını masanın kenarına çok yakın koyduğu için eleştiriyorsunuz. Bunu kısa bir sözlü tartışma takip ediyor. Öfkeyle üst kata çıkıyor ve gömleğinizi değiştiriyorsunuz. Aşağıya indiğinizde kızınızı, ağlamaktan dolayı kahvaltısını bitirememiş ve okul için hazırlanamamış bir halde buluyorsunuz. Kızınız otobüsü kaçırıyor. Eşinizin ise gitmek için hemen çıkması gerekiyor. Hemen aceleyle arabanıza koşuyorsunuz ve kızınızı okula bırakmak üzere hareket ediyorsunuz. Geç kaldığınız için, saatte 30 mil hız sınırlaması olmasına rağmen saatte 40 mil hızla gidiyorsunuz. 15 dakikalık gecikmeden ve hız limitini astığınız için ödediğiniz $60 trafik cezasından sonra okula ulaşıyorsunuz. Kızınız size ‘Hoşçakal’ demeden binaya koşuyor.
Ofise 20 dakika gecikmeyle geliyorsunuz ve evrak çantasını evde unuttuğunuzu anlıyorsunuz. Gününüz korkunç bir şekilde başladı! Devam ettikçe, kötüleşiyor, daha da kötüleşiyor sanıyorsunuz. Eve gitmeyi dört gözle bekliyorsunuz. Eve ulaştığınızda eşiniz ve kızınızla olan ilişkilerinizde araya sikistiginizi sanıyorsunuz.

Neden? Sabahleyin nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak!

Neden kötü bir gün geçirdiniz?

A) Kahve sebep oldu
B) Kızınız sebep oldu
C) Polis sebep oldu
D) Siz sebep oldunuz

Cevap ‘D’ şıkkı. Kahvenin dökülmesinde sizin bir kontrolünüz yoktu. Sizin gününüzün kötü geçmesine o 5 saniye içindeki davranışlarınız sebep oldu. Olabilecek ve olması gereken ise şöyleydi. Üzerinize kahve sıçradı. Kızınız ağlamak üzere. Siz nazikçe ‘Tamam tatlım, bir dahaki sefere biraz daha dikkatli olman gerek’ diyorsunuz. Havluyu kaptığınız gibi üst kata çıkıyorsunuz. Gömleğinizi değiştirip, evrak çantasını aldıktan sonra aşağıya iniyorsunuz ve aynı anda pencereden kızınızın otobüse bindiğini görüyorsunuz. Kızınız geri dönüp el sallıyor. Siz ve eşiniz ise gitmek için birlikte çıkmadan önce öpüşüyorsunuz. 5 dakika önce işe geliyorsunuz ve çalışma arkadaşlarınıza neşeli bir şekilde selam veriyorsunuz. Patronunuz ne kadar güzel bir günde olduğunuz hakkında konuşuyor.

Farka bakın!

İki farklı senaryo. İkisi de aynı başladı. İkisi de farklı bitti. Neden?

90/10 sırrı inanılmazdır! Çok azımız bunun farkındadır. Sonuç? Pek çok insan gereksiz yere stresten, dertlerden, problemlerden ve başağrısından acı çekmektedir. Bu sır nedir? Hayatın %10’u, sizin başınıza gelenlerden oluşur. Hayatın diğer %90’ına ise sizin bu başınıza gelenlere nasıl davrandığınızla karar verilir.

İnsanlar anlamsız şeyler söyler ve yaparlar. İnsanlar hasta olurlar. Arabalar bozulurlar. Uçaklar geç kalır ve bütün planlarımızı alt üst ederler. Trafikte bir sürücü canımızı sıkabilir v.s. Bu %10’luk kısım tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşir.

Diğer %90’lik kısım farklıdır. Diğer %90’lik kısımı siz belirlersiniz. Nasıl? Olaylara yaklaşımınızla! Nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak. Gerçekten olanların %10’unda hiç bir kontrolünüz yok. Diğer %90’ı ise sizin tepkinizle belirlenir.

Sahte paralar nasıl anlaşılır ?

SAHTE PARAYI GERÇEĞİNDEN AYIRT ETMEK İÇİN ARANMASI GEREKEN BAZI ÖZELLİKLER VAR:

Banknotta holografik şerit, folyo bulunmalı ve hareket ettirildiğinde içindeki simgelerin değişip değişmediğine bakılmalı.

Ön yüzde dokunulduğunda farkedilmesi gereken kabartmalar bulunmalı.

Yedigen motif içine gizlenmiş rakamın var olup olmadığına dikkat edilmeli.

Bir başka ayrıntı da emniyet şeridi. Sadece şerit değil aynı zamanda üzerindeki rakamın da görünmesi gerekiyor.

Gerçek parayı sahteden ayırt etmen için yapılacak işlemlerden bir diğeri de ışığa tutmak ve Atatürk portresi ile paranın değerini gösteren filigran var mı yok mu diye kontrol edilmeli.

Renk değiştiren şerit de paranın gerçek olduğunu gösteren işaretlerden bir başkasıdır.

PROFESYONELLER İÇİN ÖNLEMLER
•Para ile ilgili mesleklerde çalışan profesyonellerin mor ışık (UV ışık) yardımıyla tespit edebilecekleri güvenlik özellikleri ise şu şekildedir(örnekleri resimlerde mevcut):
•“-Banknot kâğıdında bulunan ve normalde görülmeyen kılcal lifler UV ışık altında mavi ve kırmızı renkte parlama verir.
•-Atatürk portresi üzerinde kupür değeri ve ‘TL’ harfleri belirerek kırmızı renkte parlama verir.
•-Emniyet şeridinde 5-10 TL için mavi, 20-50 TL için kırmızı, 100?200 TL için sarı renkte parlama görülür.
•-‘Kırmızı’ seri ve sıra numarasında ‘canlı ve parlak kırmızı’, ‘siyah’ seri ve sıra numarasında “sarımsı yeşil” parlama görülür.
•-Banknot kağıdı UV ışık altında parlama yapmaz.”

 

 

Nasıl Bir Çalışansınız ?

Herhangi bir çalışma ortamında 3 Tür eleman bulunur:
Birileri bir şeyleri gerçekleştirmeye çalışırlar.
Ötekiler bu şeylerin nasıl gerçekleştiğini seyrederler
Diğerleri ise bu şeylerin nasıl gerçekleştiğinden habersizdirler.
Siz
HANGİ
TÜRDENSİNİZ?